Yerbilimci Prof. Dr. Celal Görür, Kahramanmaraş merkezli depremlerinden ardından, bugün İzmir’de Türkiye Odalar Borsalar Birliği’ne (TOBB) bağlı odaların ortak meclis toplantısına katılarak depremle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Görür, hükümete “Depremi neden gündeme almıyorsunuz? Sizin ekonomik sorunlarınızdan, terörden, sanayiden daha mı az önemli” diye soran Görür, deprem olduktan sonra yapılanları ise “yara sarma edebiyatı” dedi.
Yerbilimci Prof. Dr. Celal Görür, Kahramanmaraş merkezli depremlerinden ardından, bugün İzmir’de Türkiye Odalar Borsalar Birliği’ne (TOBB) bağlı odaların ortak meclis toplantısına katılarak depremle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Görür, hükümete “Depremi neden gündeme almıyorsunuz? Sizin ekonomik sorunlarınızdan, terörden, sanayiden daha mı az önemli” diye soran Görür, deprem olduktan sonra yapılanları ise “yara sarma edebiyatı” dedi.
Görür’ün konuşmasından bazı satır başları:
“Bizim ülkemizde depreme karşı bilinmeyen, söylenmeyen, kendi kendimize itiraf edemediğimiz hem halk olarak hem yönetim olarak bir strateji var. O da depremi konuşmamak. Sanki tabu. ‘Ay konuşmayın, korkuyorum. Nereden çıktı şimdi bu konu.
Duymayalım, konuşmayalım, huzurumuz kaçmasın.’ Bu strateji maalesef bu ülkenin yöneticilerinde de var uzun zamandan beridir. Depremi konuşmayın, hele bir konuşmayın. Deprem gelmeden önce gündeme gelmez, olduktan sonra çizmelerimizi çeker sahaya ineriz. ‘Türk hükümetleri büyüktür, sizi aç susuz bırakmaz, her şeyi yaparız, karnınızı doyururuz, geçici konutlar, sürekli konutlar yapar yara sararız’ deniyor. Bu strateji, yara sarma edebiyatıdır. Bu strateji, çağ dışı bir stratejidir.
İnsanlığa önem vermeyen anlayışın geliştirdiği strateji. ‘Deprem bizim elimizde değil, ne yapalım’ deyip, olduktan sonra gücümüzü gösteririz. Halbuki bilgi toplanmalı. Bilimin ışığı altında yürüyen toplumlarda böyle bir strateji yok.
Depremin kendisi ‘geliyorum’ diyordu zaten. 25-26 Ocak’ta dediğimi unutmuyorum; ‘Maraş’a dikkat edin, bundan sonra büyük depremleri orada bekliyoruz’, sene 2020. Depremin büyüklüğünü bile söylüyorduk, ‘Minimum 7,5’. Niye? Çünkü en son deprem orada 1512 yılında olmuş, tarihi kayıtlar var.
Her yerde ‘Maraş’a dikkat’ dedik, yazdık, söyledik, derken bir gece kalktık ki Maraş’a deprem geldiğini gördük. Anladık ki pek de bir şey yapılmamış o söylemlere rağmen. Eğer yapılsaydı Diyarbakır, Adıyaman, Kilis, Hatay böyle olmazdı.”